Pazartesi, Mayıs 17, 2010

Kahve AŞKtır, Aşk SANAT!

Tanrı iyice yorgun düşmüştü artık; "Bana şükürler olsun ki bugün cuma" dedi ve haftasonunu yarattı. İyi bir fikirdi bu. (Michael Shermer)

Kafamın içinde "haydi artık geleceğin için birşeyler yap!" diye beynimi kemiren böceklerden kurtulmak istiyorum... Çünkü onlar böyle gürültü yaparken düşünemiyorum ki ben... İkilemler içinde gidip geliyor, kararsızlıklarımın içinde boğuluyorum çoğu zaman. Zihnimi açmak için kafein tüketimim had safhaya çıktı ama yine de ayılamıyorum işte! 1 günlük bir tatil istiyorum... Hatta ev hapsi, oda hapsi ve hatta yatak hapsi :) razıyım... içinde muhteşem aromasıyla beni alıp hayaller diyarıma götüren kahvemin de olduğu bir hapis...
Uyandığımda mis gibi deniz kokan bir yerde, tabii ki denize karşı, hafiften ılık bir rüzgar ve yüzümü ısıtan güneş eşliğinde kahvemi yudumluyor, aşkımı yaşıyor olamayacağımı bildiğimden yaşıyorum bu çelişkiyi...
Yarın birgün uyandığımda belki şuan olmak istediğim yer bana sıkıcı gelecek...
Zaman, mekan ve yer çelişkileri yaşıyorum içimde!
Herkes yaşar mı bunları bundan bile emin değilim.
Çok farklı pencerelerimiz var hayata baktığımız...
Normal olanı hangisi diye sorgulamaksa eğer ki hayat, tek bir yudumda gülümsemekse hayatın tadı,tadına varmak için içtiğin kahveyse aşk, aşk aslında hayat, hayat aslında sanattır...

Sanata yakınlık ya da uzaklık değildir yetenek, o yetenekle harekete geçen içindeki kıpırtıdır anlam, bu anlamda var olan yine aşk olmakla birlikte, aşk sadece "O" değildir!
Hiç her hangi bir kıyafete, takıya, küpeye bile aşık olan birini tanıdınız mı?
Küpesini kaybettiğinde içinden bir parça kopmuş gibi canı acıyan bir insan..Ben tanıdım..

Her sabah aynaya baktığımda yeniden tanışıyorum onunla..
Farklı bir kimlikle geçiyor karşıma çoğu zaman, zaten her defasında, yeniden, sanki ilk defaymış gibi tanışmamızın sebebi de bu değil mi?
Belki de istediklerimle yaptıklarımın birbiriyle örtüş(e)memesidir bu kimlik değişikliklerimin, dengesizliklerimin nedeni.. Asla herkesin istediği şeylerin aynılarını isteyemedim onlara sahip olduğumda mutlu olamayacağım ortadaydı çünkü...
Peki ne yapmalıyım? Hayatımı nasıl şekillendirmeliyim?
Yoksa akışına bırakıp rüzgarın yoğurmasına, yağmurun eritmesine ve güneşin pişirmesine izin mi vermeliyim... Asla olmayacak bu işte! Bu kadar koyvermiş bir şekilde yaşamadım ki ben hiç! Nasıl olduğunu bile bilmediğimden yine müdahale etmeden duramam kırılgan hayatıma... Ruhumu kirletmeden, heyecanlarımı yitirmeden bir çare bulmalı aşka. Ne olduğu değil önemli olan, nasıl olduğu dememişler miydi? Kahvenin verdiği mutluluk hissini yaşarken kafeine hiç farkettirmeden bağlanmak tesadüf olabilir mi? Ya da bir yanıt? Alt tarafı kahve diyenlerde var ona, hazırlarken içine ruhunu katıp, adeta bir sanat eseri edasında özenle karıştıran ve mükemmel kıvama getirenlerde... Davetkar kokusuna direnemediğiniz an onu hızlıca bitirmeye de kıyamayacağınız an kadar değerlidir nasıl olduğu... 
Hayatta böyle değil mi? Bir kahve kadar lezzetli, bazen acı, bazen şekerli...

Kendime güzel bir kahve daha yapmamın zamanı geldi sanırım... Sen de bir fincan dolusu sanat ister misin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder