Pazartesi, Ağustos 22, 2011

2011'e mektup..

Sevgili 2011

Sen daha doğmadan hayatımıza, sana mektup göndermeliyim diye düşündüm. Geçmişte olanlar ve geleceğe yansıtacakları hakkında bir şeyler yazayım ki aramıza katıldığın ilk saniyeden itibaren afallama...
31 Aralık 2010 23:59'dan sonra olabileceklere hazırlıklı olmalısın. Mesela geldiğin anda Dünya'ya, bazı insanları yapayalnız göreceksin, kimi yağan karın altında sokakta bir köşeye sinmiş hayatta kalmaya çalışıyor olacak, bir başkası evinde ailesiyle yemek yiyip oyunlar oynuyor olacak, sonra bir bakacaksın birileri İstiklal caddesinin kalabalığına karışmış, insanları taciz ediyor! Belki paralarını çalıyor... Kim bilir başka bir yerlere gittiğinde gördüğün insanlar kulakları tırmalayacak kadar yüksek sesli bir ortamda alkolle bütünleşip hoplayıp zıplıyor olacak... Aslında daha bir sürü karşılaşma sayabilirim sana, ama sadece genel bir fikrin olsun istedim, ayrıntılarda boğulma diye...

Bu ilk doğum anının şokundan kurtulduktan sonra herkes yeni bir umutla sana gülümseyecektir, şaşırma.. Ama istediklerini vermezsen lanet olasıca geçip gitmek bilmeyen yıl sen olacaksın... Tabii ki herkes için gecerli değil bu, kimi insan için kötü, kimi insan için acı dolu, bazıları için umut ışığı, başka bir yerlerde parıldayan gözlerin sebebi sen olacaksın...

Herşeye rağmen, hatta bir süre sonra eskiyecek olmana rağmen, yeni olacaksın. Benden sana tavsiye; Tadını çıkar en küçük, en yeni, en taze olmanın... Bir daha asla o günlere dönemeyeceksin çünkü... Ama üzülme sakın çok hızlı yaşlanacaksın diye... Hem zaten yaşlanmayacaksın, olgunlaşacaksın.

Aslında sıralama şöyle olacak senin için; tıpkı bir insanın yaşadığı süreçleri yaşayacaksın tek bir farkla; Daha hızlı, daha yorucu, daha sonsuz görünüşlü ama daha kısa olacak... tik tak, tik tak, tik tak,... zaman akacak son saniyeler gelip çattığında saymaya başlayacağız geriye doğru; 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2 ve 1!  Birbirimize sarılacağız tam gece yarısını vurduğunda saatler... Önce minik bebeğimiz olarak Dünya'ya göz kırpacaksın, birileri belki popona vuracak ağla diye, senin haykırışların bizlerin mutluluğu olacak, tik tak, tik tak, tik tak,... Sonra hızlıca büyüyeceksin, doğduğunda zaten konusabiliyor olacaksın, belki geç yürüyeceksin biraz ama düşünme bunu emeklemeden koşmaya başlayacaksın dayanamayıp gördüklerine! Koşmaktan kan ter içinde kaldığında mantıksızlığı ile yüzleşeceksin hayatın. İşte ozaman anlayacaksın yavaş yavaş büyüdüğünü! Artık ergenliği geçip, olgunluk çağlarına adım atmış bir insan olacaksın. Ne geçmişi düşüneceksin, ne şimdiyi... Geleceğe dikeceksin gözlerini... Ömrün bitmeden Dünya'ya neler verebilirimi tartışacaksın kendi içinde. "Daha fazla acı mı vermeliyim, mutluluk mu?" olacak şavaş verdiğin taraflar, karar veremeyeceksin... Dakikalar eksildikçe ömründen kötü çocuk olmaya başlayacaksın. İşte! Yaşlanıyorsun sende... Bütün Dünya bir sonra ki bebeğine odaklanmıştır artık... Yeni hayaller kurulup, yeni kararlar alınmaya başlanmıştır. Her saniye yepyeni yapılacaklar listesi hazırlanıyordur, üzülme. Senden sonra gelecek yeni yetmelerde aynı şeyleri yaşayacak, biz yaşatacağız!

Üzgünüm 2010, benden çok fazla şey götürdün, yeni bebeğim 2011 için hazırlık yapmalıyım bende artık...
Kaybettiklerime ve kazandıklarıma...
Mutlu Yıllar Dünya!

Not: 2010 yıl sonu yazısıdır... RG'de yayınlandıktan sonra burada yayını unutulmuştur :)