tag:blogger.com,1999:blog-29498495370463068792024-03-14T05:39:15.443+03:00Ters X züDTersine dönmüş bir hayata amuda kalkıp bakabiliyorsan B,C,D,E,... planların var demektir...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.comBlogger53125tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-42009585570191425092012-07-20T15:01:00.002+03:002012-07-20T15:01:38.366+03:00<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-YRvMSSfjtf8/UAlGss2oTqI/AAAAAAAAAaU/iYyQlvaTlSI/s1600/walkaway.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" hda="true" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-YRvMSSfjtf8/UAlGss2oTqI/AAAAAAAAAaU/iYyQlvaTlSI/s320/walkaway.jpg" width="204" /></a></div>
Seni sen yapan şeyler vardır hayatta. Kimi zaman bir film, kimi zaman bir arkadaş, kimi zaman bir hastalık, kimi zaman da bir şehirdir kişiliğini oturtan.. Benim en önemli değişimlerime sebep olan beni ben yapan şey o şehirdi örneğin..<br />
Yaşarken anlamazsın, içindeyken o şehrin, sayılı günlerin varsa eğer o şehirde, bitmesini ve kurtulmayı istersin bir an önce.. Acıların da vardır umutlarında orda doğup büyüyen, bazen kaybettiğin.. Dostların, arkadaşların, tanıdıkların, aşkların.. Hayata dair bir çok şeyi öğrendiğin insanlarda oraya aittir bir nevi.. Fedakarlıklarla karşılaşmıssındır mesela! Hemde hiç ummadıklarından.. Ya da gözlerin kapalı güvendiğin insanlardan seni en dibe vurduracak darbeleri yemişsindir, doymamış bir daha yemişsindir.. Ta ki aklın başına gelinceye kadar... Gariptir ki ben hiç pişman olmadım dibe vuruşlarımdan, öyle çok şey öğrendim ki! Her dibi boylayışımda bir sonraki darbe daha derinlere itti beni. Bazen kendi içime kapanarak çözümledim, bazen kendimi dışarı vurarak... Kendi kendimizi yerin dibine soktuğumuz zamanlarda oldu akabinde battı balık dedik düz gidemedik.. Ama öğrendik! Öyle ya da böyle o kadar çok şey öğrendik ki! <br />
Herkes gibi söylendik bazı zamanlarda ; hayatımı yazsam roman olur diye... Söylendik üzerine bir de doğruladık ; yok gerçekten roman olur benim hayatım diye.. <br />
Kimi zaman güldük, gün oldu hıçkırıklarımızdan nefes alamayacak biçimde ağladık, göz yaşlarımızla soluduk havayı, biraz tuzlu..<br />
Bazen herşeyden sıkılıp çekip gitmek istedik, gözlerimizi kapadık işaret parmağımız duvarda asılı haritada nereyi işaret ettiyse oraya yol aldık.. Evet çekip gittik, kimi zaman yalnız, kimi zaman bir dostumuzla, hatta öyle yolculuklar oldu ki bazen, isminden başka birşeyini bilmediğimiz insanlarla, bilmediğimiz diyarlara yol aldık ama geri dönmesini de bildik.. Döndüğümüzde herşeyin aynı kaldığını gördük, yine gitmek istedik... Sigara gibi, alkol gibi bağımlısı olduk çekip gitmelerin.. Her gidişimiz biraz daha bizi biz yaptı, biraz daha büyüttü... <br />
Adam/Kadın olduk.<br />
Zannettik!<br />
Evet zamanı geldiğinde gördük ki o kadar çok şey varmış ki bu hayatta hala olmamız ve öğrenmemiz gereken, kişiliğimize, benliğimize katmamız gereken! kendi kendimize düştük bu kez ayağımızı burkup. Bazımıza ağır geldi çünkü dünya üzerinde toplu iğne ucundan bile küçük bir nokta olduğunu öğrenmek... Öğrenmenin, gelişmenin yaşı yok diyenlerimiz, bir de yalnız olmadığını farkedenlerimiz bu yolda, biraz ağrıyla ayaklandık ve koşmaya devam ettik... Yine çekip gitmelerimiz başladı ancak bu kez terkettiğimiz şehirden öte kendi benliğimiz oldu..<br />
Geri dönmek te bir alışkanılık olmuştu artık.. <br />
Bazen zorunluluk..<br />
Ve anladık ki gerçekten bu dünyadan gidinceye kadar hep birşeyler öğreneceğiz, her birimiz bazen büyük bazen ufak tefek değişikliklerle benliğimizi bulmak için koşmaya devam edeceğiz. <br />
<br />ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-61680076807109438862012-05-31T15:05:00.000+03:002012-05-31T15:05:47.173+03:00Kötü haberlerle dolu dolu tam 4 gün! Bu günler geçer mi, bu hafta biter mi bilmiyorum.. Arada aldığım bazı güzel haberlerde yok değil. Ama yetmiyor! <br />
İş arkadaşlarımdan biri feci bir trafik kazası geçirdi, beyin kanaması, kırıklar... Ailesi perişan durumda, iyi olacak diye dua ediyoruz elden başka birşey gelmiyor.. <br />
Başka bir iş arkadaşım lösemi nedeniyle hastanede yatıyor ama güzel bir haber geldi; uygun ilik bulunmuş! destek olmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince.. <br />
Başka biri annesini kaybetti... <br />
Hastalıklar, can sıkıntıları... <br />
Bunlar yetmezmiş gibi insanların psikolojisine tecavuz eden bir grup politikacıyla burun burunayız.. <br />
Sezeryanmış, kürtajmış! <br />
Kime ne! benim ve digerlerinin bedeninden size ne! <br />
"Her koyun kendi bacağından asılır" yani o gün geldiğinde hepimiz yalnızız unutmayın bunu.. <br />
Ama siz...<br />
Siz her koyundan daha yalnızsınız SAYIN büyüklerimiz.<br />
Gencecik bir kızı tecavuzcusuyle evlendirip namusunu temizleyen insanlarla aynı havayı soluyoruz, aslında soluyamıyorum. <br />
Nefesim daralıyor, tıkanıyorum... <br />
Gerçek cinayetleri, gerçek katilleri unutturup kendince yeni cinayetler üreten insanlar yönetiyor bizi! İnanamıyorum. <br />
Bir yanım topla sevdiklerini terket buraları diyor, diğer yanım bu topraklar böyle kolayca bırakıp kaçacak kadar kolay kazanılmadı diyor... <br />
Arada kalıyorum, sesimi çıkarmak istiyorum, çıkmıyor, kesiyorlar... <br />
İleri demokrasi ile yonetilen bir ülkede yaşıyorum! <br />
İleri Demokrasi! <br />
İnanamıyorum.<br />
Eskiden yavaş yavaş süzüldüğünü hissediyordum aramıza bu görüşü yansıtan idelerin, şimdi o kadar hızlandı o kadar sapkınlaştı ki! <br />
Kanserli hücrenin bütün vücuda bağışıklığı en zayıf bulduğu anda yayıldığı gibi ışık hızıyla yayılıyor.. <br />
Kangren olmuş gibiyiz hatta.<br />
Kolumuzu bacağımızı değil sonunda kellemizi kesecekleri gün yaklaşıyor...<br />
İnanamıyorum.<br />
Tecavüzcüsünün çocugunada kurtaj yasağı! <br />
Devlet bakarmış! <br />
Kendi piyonlarını kendi kurallarına göre yetiştirmeye kılıf uyduruyorlar! <br />
Tecavuzlerde artar bu tecavüzlerden dogacak bebekler de... <br />
Çekirdekten yeni bir nesil yetişiyor, kolay değil! <br />
Bir kadının hayatına en az 5 tecavüz bekliyoruz! Aşağısı kurtarmaz..<br />
Yine nefesim daralıyor, burnumdan soluyorum.. <br />
Yok, hayır gerçekten nefes alamıyorum... <br />
İnanamıyorum.<br />
Ben küçücük beynimle düşünebiliyorum başımıza ne kötülüklerin geleceğini, sizler düşünemiyor musunuz? <br />
Merdiven altı kürtajların nasıl artacağını, kaç milyon annenin ölümüne sebep olacaklarını ve işte o gün geldiğinde bunca masum insanın, bunca masum kadının ölümüne sebep olan günahların boyunlarınıza anakonda gibi dolanacağının farkında değil misiniz?? <br />
Madem inancınız bu kadar kuvvetli korkmuyor musunuz!!<br />
Vicdansız insanların bile içinde birazcık azap yüz gösterir zaman zaman, Siz de o da mı yok! <br />
İnanamıyorum..<br />
Nefes alamıyorum..ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-54687926482077723582012-05-15T14:58:00.002+03:002012-05-16T11:15:54.222+03:00bi damla<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-a7DXpJei_7U/T7JEhSa45wI/AAAAAAAAAaA/-C4MLziWEyE/s1600/bahar-yagmur-meteoroloji.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" kba="true" src="http://3.bp.blogspot.com/-a7DXpJei_7U/T7JEhSa45wI/AAAAAAAAAaA/-C4MLziWEyE/s1600/bahar-yagmur-meteoroloji.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
Yağmur,</div>
<div style="text-align: center;">
Bir anda bırakverdi kendini toprağa,</div>
<div style="text-align: center;">
Bir fırtına çıktı yine bir anda... </div>
<div style="text-align: center;">
Her bir yağmur damlasıyla tek tek münakaşa etti, savurdu herbirini birbirinden uzaklara... </div>
<div style="text-align: center;">
Hiç düşünmedi yanındaki damlacık diğerinin neyi oluyor diye. </div>
<div style="text-align: center;">
'Ben hepinizden üstünüm, güçlüyüm' diye haykırdı, ve ayırdı onları.. </div>
<div style="text-align: center;">
Sonra bir anda savaştan çekilip başka bir yöne gitti o şerefsiz fırtına! </div>
<div style="text-align: center;">
Damlalar öylece kaldı savruldukları yerde.. </div>
<div style="text-align: center;">
Belki bir umutla.. </div>
<div style="text-align: center;">
Karışacakları yer aynıydı ne de olsa eninde sonunda... </div>
<div style="text-align: center;">
Mazgalların arasından süzülürken ruhları hep arayacaktı eşlerini.. </div>
<div style="text-align: center;">
Ama hiç düşünmemişlerdi ; ya birinden biri mazgallara ulaşmadan buhar olup çıkarsa yine gökyüzüne? </div>
<div style="text-align: center;">
Bir dahaki yoğuşmaya kadar ya ruh eşi çoook uzaklara göçmüş olursa? </div>
<div style="text-align: center;">
Kötü fırtına! </div>
<div style="text-align: center;">
Bıraksaydın düşseydik ya yanyana.. </div>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-83194365397683231152012-05-02T11:31:00.000+03:002012-05-02T11:31:08.857+03:00iyi ki varsın, iyi ki sevmisim seni..yepyeni bir hayat var elimde artık, oturmuş, düzene girmiş belki bir kaç eksiğini tamamlamaya çalışan zaman zaman, ama fazlasıyla mutlu olduran, huzur bulduran...<br />
<br />
farkettim de butun yazılarımda kullandığım bir kalıp olmuş bu, hatta konuşmalarımı da fethetmiş; mutluluğun ardından huzuru yapıstırır olmusum cumlelerime.. biri eksik olsa olmaz mı peki? mutlu ama huzursuz bir hayat? ya da huzurlu ancak mutsuz bi dünyası olamaz mı bir insanın? Hiç sorgulamadım bugune kadar ikisi bir arada olmadan da olur mu diye. <br />
<br />
bir kedi düşündüm şimdi. Bir kedinin mutlu olduğunu nasıl anlarsınız? onu sevdiğinizde gırrrlaması mutluluk mudur, huzur mudur sizce? Sanırım biri diğerinin olmazsa olmazı.. Öyle öyle.<br />
<br />
Geri dönüyorum şimdi eksikleri arka koltuklara atıp mevcutlarımla ilerlemeliyim bu yolda.. Kendi kendimi mutsuz edecek kadar cani olabilir miyim ben! Hayır! Hele ki bu kadar mutluyken hayatta, bu kadar eminken yapacaklarımdan, yaşayacaklarımdan. Gündemde olmayan sorunlar da çıkıp gelebilir belki hayatlarımızı baltalayabilir ama bu ana odaklandım ben, sonrası zamanı gelince yaşanacak şeyler değil midir.<br />
<br />
Söylemedim mi yepyeni bir hayat var elimde artık diye... 1 yaşını doldurmuş dünya tatlısı bir bebek gibi ve tabi ki bütün bebekler gibi bakıma, ilgiye muhtaç, sorumluluk gerektiren lakin ağır sorumluluklarla insanı çökertmeyen, belki ağır olsa bile verdiği sorumluluklar, bunu farkettirmeyen bir bebek.. Çok tatlı ya!<br />
<br />
Bahsettiğim yalnızca bir hayat değil aynı zamanda bir aşk hikayesi olacak. Bir anda başlayan, her anında mutluluk ve huzur veren, her gününde farklı bir duygu yaşatabilen, bambaşka bir pencereden bakılabildiğini öğreten hayata, bambaşka gözlerle gördüren, bambaşka bir kalple yaşatan insanı.<br />
<br />
Arkadaşlarımız sordu dün siz hiç kavga etmez misiniz diye:) ederiz ama sınırımızı biliriz belki, ikimizden biri sınıra yaklaşınca diğeri onu dizginlemeyi bilir bizde.. <br />
Üzmek istemeyiz hiç birbirimizi, ama üzeriz bilmeden, istemeden. <br />
Ve biliriz istemeden üzdüğünü.. <br />
zira o ılık nefes boynunu, dudaklarını veya gözlerini yaladığı anda anlarız ki bahşedilmiş olan en güzel duygu hala bizimle, işte o an geçer gider üzüntümüz.<br />
<br />
İnsanlar bazen bilseler dahi kendi hayatlarında uygulayamadıkları gerçekleri dostlarına öğütleme işini çok güzel yapar, ama bu asla başaramayacakları anlamına gelmemeli, belki bir gün söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutacaktır kim bilir.. Örnek mi ;<br />
<br />
BENcil olmamalı aşkta, BİZcil olmalı derim hep.. Bazılarına bu çok zor gelebilir, ki bizim ilişkimizdeki "Ben"de burada takılıp kalandım aslında, ama n'olduysa oldu, sanki bir sihirli değnek dokundu omzuma, belki sihirli bir öpücük beni biz yaptı, bunu başardı! <br />
Masalımız da zaten tam o anda başladı! <br />
<br />
İtiraf etmeliyim ki bütün peri masalları gibi güzel başlayan ilişkilerin kısa bir süre sonra değiştiğini, değişebildiğini gördüm hep; okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde, çevremde yaşanan aşklarda ve kendi yaşadıklarımda...<br />
Kimileri ise adeta bir saltanat mücadelesine, ego savaşına hatta çocuk oyununa dönmüştü gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum, yüreğimle yaşadım bazen...<br />
<br />
Ama bugun gördüm ki herbirşey bambaşka olabiliyormuş hayatta. masal gibi başlayan aşk masal gibi devam edebiliyormuş mesela ;) o beklenen, aranan ikiliyi bir arada sunabiliyormuş insana.. Mutlulukla huzuru üzerimize zimmetliyormuş umarım ki bir daha geri almamak üzere, ve kendinle butun olarak gördüğün bir adamı elin, kolun veya bacağından ziyade yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirdiğin kalbin gibi olmazsa olmazın yapabiliyormuşsun, seviyormuşsun sonsuz kadar, sonsuza kadar..ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-48776846830920227542011-12-30T15:47:00.002+02:002011-12-30T15:49:22.737+02:00Daha hızlı dönebilir misin? Göster kendini Dünya!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-qIoT98GdltQ/Tv2_iESFtLI/AAAAAAAAAX4/RxlyhRBwSV8/s1600/Perfect+World5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" rea="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-qIoT98GdltQ/Tv2_iESFtLI/AAAAAAAAAX4/RxlyhRBwSV8/s1600/Perfect+World5.jpg" /></a></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em>Herkes gibi</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Olmayan hayaller peşinde</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Yalnızım</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Kelimeler acıtır canımızı</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Bilmeden</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>El yordamıyla koşarken</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em>Dinle artık duymuyoruz</em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em>Yalama hayaller</em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;"><em>Sonunda</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Dünya dünya</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Dünya dünya</em></div><div style="text-align: center;"><em><br />
</em></div><div style="text-align: center;"><em>Dünya aslında yanıbaşımızda..</em> </div> <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">Koskocaman bir yıl! </div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">Devrildi gitti o da... </div>Ne çınarlar devrilmedi ki yanıbaşımızda bu mudur üzüldüğün diyebilirsiniz bana. <br />
Üzülmüyorum ki ben! <br />
Çok güzel bir 365 gün geçirdim.. <br />
En güzel kısmıda son 3 çeyreği idi bu 365 günün :) <br />
<br />
Hep en sevdiklerim vardı yanımda, eksiklerimde vardı bedenen.. Onlar da ruhen yanımdaydı, hissettim sıvazladılar sırtımı. Güvendiler aldığım kararlara. İnandılar bana tıpkı eski günlerdeki gibi..<br />
<br />
Mutsuz olduğum günler de oldu, kırıldım belki çok fazla ya da kızdım bağırdım.. Belki de başka şeylere olan hırsımı en yakınımdakilerden çıkarttım! <br />
Üzgünüm...<br />
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">Dönüp baktığımda arkama, sadece 2011 yılına değil bütün hayatıma, o kadar mutlu oluyorum ki gördüklerim karşısında! Çok hoşgörülü çok merhametli ve sevgi dolu dostlar edinmişim beni bugünlere getiren... Ve aslında biliyorum ki dost demek hafif kalır, AİLE!</div><br />
Çok büyük bir ailem var benim! Çok şanslı bir kadınım ben, belki de bu koca Dünya'nın en şanslı kadını... En merhametli en inatçı en sevgi dolu babaya, en gerçekçi en şefkatli en huzur veren anneye, en gerçek en güvenilir dostlara, en tatlı en yaramaz yeğene, en güzel en içten yengeye, en başarılı en yakışıklı ağabeye, en afacan oğula ve en mükemmel en sevecen en güzel bakan sevgiliye sahibim yetmez mi! Bu saydıklarım ve bir de var olan unuttuklarım.. Emin olun ki bu saydıklarımdan daha fazlasına bile sahibim o kocaman ailemde.. Dedim ya, çok şanslıyım..<br />
<br />
O yuzden 2012, 2013, 2015 ya da 2020 ne kadar hızlı geçerse geçsin ailemle birlikte olduğu sürece vız gelir tırıs gider. İyisiyle kötüsüyle buyrun hoşgelin yeni yıllar, mutlu yıllar...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-7499186273299977622011-09-05T16:07:00.001+03:002011-09-05T16:16:46.945+03:00Peri Masalı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-ZSBenEBQ4CU/TmTLsSXg37I/AAAAAAAAAVw/uEnAH1hlTFU/s1600/2332176.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-ZSBenEBQ4CU/TmTLsSXg37I/AAAAAAAAAVw/uEnAH1hlTFU/s320/2332176.jpg" width="240" xaa="true" /></a></div>Birdenbire açıldı kapı ve o girdi içeri ardından gelen parlak ışık hüzmesi ile birlikte... Gülümsedi, hem de dudaklarıyla, dişleriyle ve hatta göz bebekleriyle... <br />
<br />
Karşısında dimdik duruşu bile gülümsüyordu kadına; içten, sıcacık bir gülümseme... <br />
<br />
Kadının rüyalarındaki "O Adam" karşısında duruyordu! Bir dakika yoksa kadın hala rüyada mıydı? Önce ayağa kalkıp koşa koşa O'na sarılıp kucaklamak istedi sımsıkı... Ancak böyle anlayabilirim diye düşündü kadın rüya mı gerçek mi diye. Gerçi rüyalarını bile o kadar gerçekçi görürken, uyandığında O'nun kokusunu üstüne sinmiş bulurken bu da yetmezdi ki anlamaya...<br />
<br />
Boşverdi yine herşeyi, rüya ya da gerçek tadını çıkarmalıydı yaşadığı anın! Gözleri ışıldadı O'nun gibi, ayağa kalkmadı, O'nun gelmesini bekledi... O'nun adımlarıyla beraber yaşadığı o kapkaranlık oda aydınlandı, peri masalına dönüştü bir anda... Kuş cıvıltıları, cırcır böceklerinin huzur veren sesi ve hafif bir rüzgarın tenine değerek onu ferahlatmasıyla gördüklerine inanamadı kadın. Ayyaş dünyadan üzerine sinmiş rutubet kokusu kır çiçeklerinin şiirselliğine dönüştü. Nemli gece karası saçları rüzgarla birlikte yüzüne yapıştı önce, ama saclarını geriye atmadı kadın... Çünkü O geliyordu işte küçük ve yavaş adımlarla.. <br />
<br />
Aslında hep aynı rüyayı görüyordu ya, neyse... Belki bu kez ruyaları gerçeğe dönüşür diye bekledi.. Hayalinin yanına kadar gelip, ona sarılıp, kokusunu içine çekip gözlerinin önüne dökülen saçlarını geriye atması ve ardından dudaklarına kondurduğu o minik buseyle onu gerçek hayatta olduğuna, bu kez rüya olmadığına ama rüyalar kadar bazen gerçeklerin de huzur verici olabileceğine inandırmasını bekledi...<br />
<br />
Geldi. <br />
Tam da hayal ettiği gibi o karanlık kapıyı açıp hayatına ışık verdi, huzurla doldurdu içini tıpkı dalgaların kayalıklara vurduğu anda duyduğu yankının hissettirdiği özgürlükle dolu huzur duygusunu içine çekti. <br />
Hareket etmeden bekledi; sanki kirpiklerini dahi kırpsa o gerçek ama sahtekar dünyaya döneceğinden korkarak... Halbuki dünyanın her zaman sahtekar can yakıcı olmayacağını anlamasına cok cok az bir zaman kalmıştı... <br />
Korkusundan bu kez kendi kendine kaskatı kesildi. <br />
Hareketsiz. <br />
Yelkovan akrepi kovaladıkça inancı kuvvet kazandı. Kimbilir belki günler, haftalar, aylar geçti... <br />
<br />
Artık emindi! O adam gerçek, dünya hiç olmadığı kadar huzurlu ve hayat belkide ilk kez bu kadar güven doluydu onun için... <br />
<br />
Artık emindi! Yaşadığı aşk gerçekti... Peri masallarının gerçeğe en yakın yüzüydü belki de bu aşkı en doğru ifade şekli...<br />
<br />
Artık emindi! O masal küresinin içine doğru bir yolculuğa çıkmanın zamanı gelmişti... <br />
<br />
Artık emindi! Çünkü rüyalarındaki o muhteşem yer, o muhteşem hayat o kürenin içinde onu bekliyordu...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-6986564724398103502011-08-22T09:26:00.000+03:002011-08-22T09:26:02.631+03:002011'e mektup..Sevgili 2011<br />
<br />
Sen daha doğmadan hayatımıza, sana mektup göndermeliyim diye düşündüm. Geçmişte olanlar ve geleceğe yansıtacakları hakkında bir şeyler yazayım ki aramıza katıldığın ilk saniyeden itibaren afallama...<br />
31 Aralık 2010 23:59'dan sonra olabileceklere hazırlıklı olmalısın. Mesela geldiğin anda Dünya'ya, bazı insanları yapayalnız göreceksin, kimi yağan karın altında sokakta bir köşeye sinmiş hayatta kalmaya çalışıyor olacak, bir başkası evinde ailesiyle yemek yiyip oyunlar oynuyor olacak, sonra bir bakacaksın birileri İstiklal caddesinin kalabalığına karışmış, insanları taciz ediyor! Belki paralarını çalıyor... Kim bilir başka bir yerlere gittiğinde gördüğün insanlar kulakları tırmalayacak kadar yüksek sesli bir ortamda alkolle bütünleşip hoplayıp zıplıyor olacak... Aslında daha bir sürü karşılaşma sayabilirim sana, ama sadece genel bir fikrin olsun istedim, ayrıntılarda boğulma diye... <br />
<br />
Bu ilk doğum anının şokundan kurtulduktan sonra herkes yeni bir umutla sana gülümseyecektir, şaşırma.. Ama istediklerini vermezsen lanet olasıca geçip gitmek bilmeyen yıl sen olacaksın... Tabii ki herkes için gecerli değil bu, kimi insan için kötü, kimi insan için acı dolu, bazıları için umut ışığı, başka bir yerlerde parıldayan gözlerin sebebi sen olacaksın...<br />
<br />
Herşeye rağmen, hatta bir süre sonra eskiyecek olmana rağmen, yeni olacaksın. Benden sana tavsiye; Tadını çıkar en küçük, en yeni, en taze olmanın... Bir daha asla o günlere dönemeyeceksin çünkü... Ama üzülme sakın çok hızlı yaşlanacaksın diye... Hem zaten yaşlanmayacaksın, olgunlaşacaksın. <br />
<br />
Aslında sıralama şöyle olacak senin için; tıpkı bir insanın yaşadığı süreçleri yaşayacaksın tek bir farkla; Daha hızlı, daha yorucu, daha sonsuz görünüşlü ama daha kısa olacak... tik tak, tik tak, tik tak,... zaman akacak son saniyeler gelip çattığında saymaya başlayacağız geriye doğru; 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2 ve 1! Birbirimize sarılacağız tam gece yarısını vurduğunda saatler... Önce minik bebeğimiz olarak Dünya'ya göz kırpacaksın, birileri belki popona vuracak ağla diye, senin haykırışların bizlerin mutluluğu olacak, tik tak, tik tak, tik tak,... Sonra hızlıca büyüyeceksin, doğduğunda zaten konusabiliyor olacaksın, belki geç yürüyeceksin biraz ama düşünme bunu emeklemeden koşmaya başlayacaksın dayanamayıp gördüklerine! Koşmaktan kan ter içinde kaldığında mantıksızlığı ile yüzleşeceksin hayatın. İşte ozaman anlayacaksın yavaş yavaş büyüdüğünü! Artık ergenliği geçip, olgunluk çağlarına adım atmış bir insan olacaksın. Ne geçmişi düşüneceksin, ne şimdiyi... Geleceğe dikeceksin gözlerini... Ömrün bitmeden Dünya'ya neler verebilirimi tartışacaksın kendi içinde. "Daha fazla acı mı vermeliyim, mutluluk mu?" olacak şavaş verdiğin taraflar, karar veremeyeceksin... Dakikalar eksildikçe ömründen kötü çocuk olmaya başlayacaksın. İşte! Yaşlanıyorsun sende... Bütün Dünya bir sonra ki bebeğine odaklanmıştır artık... Yeni hayaller kurulup, yeni kararlar alınmaya başlanmıştır. Her saniye yepyeni yapılacaklar listesi hazırlanıyordur, üzülme. Senden sonra gelecek yeni yetmelerde aynı şeyleri yaşayacak, biz yaşatacağız!<br />
<br />
Üzgünüm 2010, benden çok fazla şey götürdün, yeni bebeğim 2011 için hazırlık yapmalıyım bende artık... <br />
Kaybettiklerime ve kazandıklarıma...<br />
Mutlu Yıllar Dünya!<br />
<br />
<em>Not: 2010 yıl sonu yazısıdır... RG'de yayınlandıktan sonra burada yayını unutulmuştur :)</em>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-32748752171271547702011-07-25T16:52:00.000+03:002011-07-25T16:52:53.895+03:00Erken bir veda... R.I.P. Amy<div style="text-align: center;">Güzel, keyifli, huzurlu, masal gibi bir haftasonu kaçamağının ardından garip hissettiren bir haberle gerçek hayata döndüm yine... Ölüm! Evet aslında çok ilgili alakalı olmadığım birinin ardından söyleyecek çok fazlaca birşeyim yok... üstelik severek dinlediğim biri de değildi... Kimbilir belki hayat tarzı, belki kocaman saçları, simsiyah eyeliner çekilmiş gözleri, sıfır beden fiziği.. Sebebini bilmiyorum tam olarak ama yaşadığı son gerçekten içimi titretti... Hakkında okuduklarım, hissettikleri ve yaşadığı hayat ile iligili yazılıp çizilenler ilk kez dikkatimi çekti ilk kez merak uyandırdı bende... </div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-tg8G9NExrAc/Ti1znnypPuI/AAAAAAAAATE/R_BXrAmtQLE/s1600/Amy%252BWinehouse.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-tg8G9NExrAc/Ti1znnypPuI/AAAAAAAAATE/R_BXrAmtQLE/s320/Amy%252BWinehouse.gif" t$="true" width="213" /></a></div><div style="text-align: center;">Neden diye sordum, çaresi bu mudur! </div><div style="text-align: center;">Neden ? </div><div style="text-align: center;">Neden Amy Winehouse?!</div><br />
<div style="text-align: center;">Sanırım ilk defa böyle gerçekte hiç tanımadığım birinin vedasına bir şeyler yazıyorum.. Sadece yazmak istedim sebebi yok... Bazen insanın içinden geliyor, anlamsız bir şekilde... Evet haddim değil belki ama; öyle işte...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-pjMuIOzmqHg/Ti1z0NyzLPI/AAAAAAAAATI/X5q9QcBI6WE/s1600/amy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="259" src="http://1.bp.blogspot.com/-pjMuIOzmqHg/Ti1z0NyzLPI/AAAAAAAAATI/X5q9QcBI6WE/s320/amy.jpg" t$="true" width="320" /></a></div><br />
<div style="text-align: center;"><a href="http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/18329120.asp?yazarid=113&gid=61">Nil Karaibrahimgil</a> 'in bugün köşesinde Amy için yazdıkları da ayrıca etkiledi beni.. 27 yaşında küçücük bir kadın.. Hayatın ağırlığı altında ezilmemek için direnen ama alışkanlıkları yüzünden gittikçe dibe doğru yol alan bir efsane.. Efsane diye bahsediyorlar ondan.. Artık bir daha gelmez denilen efsanelerden biri diyorlar... Gelmiş işte; ben ilgilenmemiştim gelişiyle, ama çok erken gitti... Belki de huzuru bulmaya gitti.. Utangaçmış sahnedeyken, küçük bir çocuk gibi gözlerini kaçırarak söylermiş şarkılarını... Ama hepsini yaşamış, yalansız bir şekilde.. Belki eksikler vardır söylediği şarkılarda ama; fazladan, hiç yaşamadığı şeyleri eklememiş o sözlerin arasına diyorlar... </div><div style="text-align: center;">Zaten gerekte yok!</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-EaxbVC4CKCU/Ti1z8sI3MOI/AAAAAAAAATM/QYfPAFmpan0/s1600/amyw.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-EaxbVC4CKCU/Ti1z8sI3MOI/AAAAAAAAATM/QYfPAFmpan0/s1600/amyw.jpg" t$="true" /></a></div><br />
<div style="text-align: center;"><em><strong>"We only said good-bye with words </strong></em></div><div style="text-align: center;"><em><strong>I died a hundred times </strong></em></div><div style="text-align: center;"><em><strong>You go back to her </strong></em></div><div style="text-align: center;"><em><strong>And I go back to, I go back to us</strong></em></div><div style="text-align: center;"><em><strong>I'll go back to black"</strong></em></div><br />
<div style="text-align: center;">Daha fazla ne söylenebilir! </div><div style="text-align: center;">Çok erken veda etmiş hayata, çok erken bir veda bu hayranlarına...</div><div style="text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><strong>REST IN PEACE AMY JADE WINEHOUSE!</strong></div>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-48388888779049351452011-07-25T12:02:00.000+03:002011-07-25T12:02:22.211+03:00Sene 2011, aylardan temmuz! Üstelik bu güzel sıcacık ayın 22. gününe başladık bugun.. İçimde bir sıkıntı... Bir an oluyor nefes alamıyorum sanki! Sıcaktan mı acaba diyorum, cevap yok.. İş stresi? yine cevap yok! Aşk? hayır o gayet güzel :)) Yorgunluk var yorgunluk.. Hayatın yorgunluğu sanırım üzerime çöktü bu aralar.. Huysuzum, huzursuzum, cogu zaman ( aslında her an ) paranoyak düşünceler içinde boğuluyorum.. Aklımdan geçenler yanlış anlaşılıyor gibi, sanki herkesi kırıyorum istemeden... Ne farkeder ki istemeden de olsa kırıyorsan kırıyorsun işte! Sevdiklerini üzüyorsun, dır dır dır dır konuşuyorsun. Sonuç mu! o da yok... Kendime çeki düzen verme vaktim geldi sanırım. "Önce kendini düzelteceksin, sonra etrafında olan bitene bakacaksın" derdi pamuk kraliçem.. O'nu da özledim! Huysuzluğum belki bu yüzden bilmiyorum ki.. Ama işte çaresiz özlemlerden birinin içindeysen elden gelen birşey olmuyor. <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-I2rEaKg7GzQ/Ti0xAGocd5I/AAAAAAAAATA/hXnlBbhxPLc/s1600/kaskoda_eksik_police_210_192_SNt.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-I2rEaKg7GzQ/Ti0xAGocd5I/AAAAAAAAATA/hXnlBbhxPLc/s1600/kaskoda_eksik_police_210_192_SNt.gif" t$="true" /></a></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">Aslında dopdolu bi hayatın içinde durmadan, dinlenmeden yaşıyorum; belki sıkılmaya vaktim bile olmuyor. Ama sanki herşeyi yapmaya çalışırken yarım yarım kalıyorum. En sevmediğim şeyi yine istemeden, yetişemediğim için yapıyorum. Hakkını vermeden, belki baştan sağma sırf olmuş görünsün diye yaptığım işler..</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><br />
</div>yazının bile devamını getirememişim!!! kalmış öyle:)ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-53944646307097446412011-05-24T16:33:00.000+03:002011-05-24T16:33:07.033+03:00Opsiyonel HayatHayat hiç ummadığın anlardan ibaret aslında... Hani derler ya gözlerimi kapatsam sonra bir açsam senin yanında olsam, şimdi uyusam uyandığımda bütün işler bitirilmiş olsa, keşke tüm bu yaşananlar bir rüya olsa uyandığımda bu acıların hepsini unutsam, birşey olsa da hafızamı kaybetsem beni kıran, üzen bütün kötü anıları ve kötü insanları unutsam... Aslında farkında olmadan hepsi gerçek oluyor-"da" sanki biz istediğimiz için değil de hayat öyle istediği için oluyor gibi geldiğinden olsa gerek kıymetini bilmiyoruz. <br />
<br />
Bir de umduğun ama bir türlü olmayan anlar vardır hayatta, evet evet tamda bu işte; İSTİSNA! Gerçekleşmesi için bütün ömrünü heba etmeyi göze aldığın ama bir türlü kenarından köşesinden bile geçemediğin, buna rağmen kanın kalbine pompalandıkça arzuladığın şeyler... Kimisi buna hayatta kalma amacı diyor, kimisi gençlik iksiri.. Çünkü bu şiddetli arzular seni dinç tutup, hayatını yaşanır kılıyor bir nevi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-cX4aH9ztis8/Tduy6tTqbZI/AAAAAAAAASU/ygVPDqJSDgg/s1600/DORU-Y%257E1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="315" src="http://1.bp.blogspot.com/-cX4aH9ztis8/Tduy6tTqbZI/AAAAAAAAASU/ygVPDqJSDgg/s320/DORU-Y%257E1.JPG" t8="true" width="320" /></a></div><br />
Adeta iki kapısı olan bir oda gibi aslında.. Mühim olan hangi kapıyı seçeceğimizdir. Oysa bazen öyle zor şartlarda seçim yapıyoruz ki istemesek bile şartlar gereği yanlış olana gidiyoruz. Evet bir odanın içindeyiz, eşyalarla dolu.. O kadar çok gereksiz, saçma sapan eşya var ki o odanın içinde, her ne kadar sadece iki kapıdan birini seçeceğiz desekte o kalabalıkta sözkonusu kapıların kilitli olduğunu ve tüm bu kalabalık eşya, ıvır zıvır güruhunun içinde istediğimiz anahtarı bulmak için çabalarken zamanın aslında ne kadar hızlı geçtiğini farkediyoruz... Ve bingo! İşte anahtarlardan birini buldunuz... ve maalesef bulunan bu anahtar açılmasını istediğiniz kapının anahtarı değil... "Peki ya diğeri nerede?" diye düşünmeye başladığınız anda o gereksiz anahtarı bulmak için harcadığınız çabanın odadaki eşya kalabalığını nasıl daha karmasık hale getirdiğini görüyorsunuzdur... Başladığınız anda ki gibi hala 2 seçeneğiniz var, bir farkla... Ya tercih etmediğiniz kapıdan odayı darmadağın ederek bulduğunuz anahtarı kullanarak cıkacak ve hayatın size o kapıdan verdiklerini alacaksınız, ya da zamanın gecmesine aldırmadan diğer anahtarı aramaya devam edeceksiniz... Belki o sırada bir dijital takvim cıkacak karşınıza... Teknoloji çağı ne de olsa! o odanın içinde istemediğiniz o lanet anahtarı ararken yıllar geçmiş, farkedeceksiniz.. Belki diğerini ararken orada harcayacaksınız ömrünüzü, kim bilir belki gözünüzün önünde duran o kocaman anahtarı göremeyecek kadar kör olacaksınız... Her koşulda hayatınızı riske atacak, %50 ihtimalle kazanacak ya da kaybedeceksiniz..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-AF2wElFpxcA/Tduzab7vReI/AAAAAAAAASY/UDIU0w_9VGQ/s1600/98856095.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://3.bp.blogspot.com/-AF2wElFpxcA/Tduzab7vReI/AAAAAAAAASY/UDIU0w_9VGQ/s320/98856095.jpg" t8="true" width="320" /></a></div>Bahsettiğim oda yerine kendimizi koyarsak eğer, bir fark göremeyeceğiz aslında... Tıpkı o oda gibi çıkış yolları aradığımız bir hayatın içinde isteklerimiz ve zorunluluklarımız doğrultusunda bazen istemeden de olsa kendi yarattığımız karmaşanın içinde doğru yolu bulma çabası ile debelendiğimizi görürüz. Ama artık bilmeliyiz ki doğru diye birşey yoktur hayatta, olması ve yaşanması gerekenler ile asla olamayacak olan hayallerimiz! arasında kalıyoruz, kalacağız da... Derler ya hani argo bir tabirle "tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak" diye... Dünyanın bize ve hayatımıza tecavüzü kaçınılmaz işte! Şuandan itibaren vakit bütün olumsuzluklardan zevk ve ders alma vaktidir. Hayatın tadını çıkartma vaktidir!ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-42058101581932302662011-05-06T00:22:00.001+03:002011-05-06T08:39:28.503+03:00İÇTEN...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-99N5LwpwLeQ/TcMO5bWm8NI/AAAAAAAAAR4/QvNpVNXHtIk/s1600/Nisan+2011+410.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-99N5LwpwLeQ/TcMO5bWm8NI/AAAAAAAAAR4/QvNpVNXHtIk/s320/Nisan+2011+410.jpg" width="212" /></a></div><br />
Hiç alışık olmadığı bi güç var üzerinde, bir taraftan LIFE IS WONDERFUL! diye bağıra bağıra şarkılar söyleyesi geliyor, midesi bulanıyor, yanakları ağrıyor sürekli gülmekten, sonra çat diye kendine gelmesi gerektiğini farkedip, bir anlamda kendisi ile çelişip bocaladığını hissediyor, bir anda.. Ama o kadar çabuk uçup gidiyor ki bu mantıklı olma duygusu, adeta bir sabun köpüğünden baloncuk gibi.. puf! <br />
İndiği anda yok oluyor yeryüzünde . Sonra yine yüz kasları çalışmaya başlıyor işte.. <br />
Evet tam olarak gözlerinin önünde canlandırdığın gibi, daha farklı değil asla :) <br />
<br />
Onca yıl sen burada,<br />
Onca yıl ben burada.<br />
Yollarımız hiç kesişmemiş bu nisan akşamı dışında ;)<br />
Olamaz mı?<br />
Olabilir :)<br />
<br />
Hayatı boyunca hiç bu kadarını hissetmediğini düşünüyor, aslında biliyor da.. Öyle emin ki, ilk defa böylesi net bakıyor hayata... Çok başka, çok gerçek ve çok güzel... Bütün "ÇOK" lar bir arada ne güzel değil mi:) İçindeki hiç birşeyi tutamıyor O'na karşı... <br />
Adeta bir duygu söktürücü ilaç gibi... <br />
Belki bir şişe kırmızı şarap, belki de yıllardır içmediği sek rakı gibi... <br />
İçtikçe daha çok konuşturuyor, daha çok dışa vurduruyor duyguları... <br />
Gözlerinin içinin gülmesine, midesinde uçuşan kelebeklerin yaşamasına, unuttuğu heyecanın içini titretmesine neden oluyor tüm bunlar... <br />
<br />
O kadar çok korktuğu şey var ki aslında hayatla ilgili... <br />
O kadar çok tedirgin eden kendisini... <br />
Ama O'nu düşündüğü anda birdenbire bütün korkularına savaş açan o güçlü kadın kozasından çıkıyor kılıcıyla... Kılıcı dediğime bakmayın! O'nun kılıcı; aslında kocaman olmuş kalbi bir anlamda... Ölümüne savaşıyor belki de hayatla... Artık umrunda değil döktüğü kanlar yıllardır süregelen iç savaş boyunca. Öyle mutlu ki, öyle huzurlu ki... Hele o gözleri! Öyle güzel öyle heyecanlı öylesine parlak ve sevgi dolu bakıyor ki... Kelebeklerden bahsetmiştik ya! <br />
O kelebekler sadece içinde uçuşmuyor aslında, baktığı her yerde gördüğü her güzel şeyde hatta dinlediği her şarkıda var o kelebeklerin etkisi ...<br />
Anlatmıştım ya hani; sanki bir ispanyol kelebeği...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-40156711515561220072011-05-02T15:36:00.001+03:002011-05-02T15:43:33.596+03:00İSPANYOL KELEBEĞİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-I2q6t7B3S_s/Tb6lMerew1I/AAAAAAAAARc/-pvuHCKUlHA/s1600/kelebek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" j8="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-I2q6t7B3S_s/Tb6lMerew1I/AAAAAAAAARc/-pvuHCKUlHA/s320/kelebek.jpg" width="320" /></a></div>Madem öyle, madem okuyacaksın herşeyi ozaman bu cümleler de sana olsun sevgili :)<br />
<br />
Bazı insanlar vardır hayatlarında asla birşeylerin tam anlamıyla yolunda gitmediğini, sonsuza kadar da düzelmeyeceğini, hatta düzelmek ne kelime!! daha fazla kötüleşebilme ihtimali üzerinde durup, kendi kendini depresif yapan ya da bir şekilde kendine koruma kalkanı oluşturan, duvarlar ören, sürekli mantığıyla hareket edeyim derken herşeyi birbirine katan ve en önemlisi ; kolay kolay hiç birşeye inanmayan, gerçek olamayacak kadar güzel demekle yetinen... <br />
Güzel olan herşeyde bir olumsuzluk arayan...<br />
İnanmak istese bile kolay kolay inanamayan...<br />
Birileri var, birileri..<br />
Böyle insanlar da var, tam tersi insanlar da biliyorum...<br />
<br />
Ben hangisiyim biliyor musun? <br />
Artık hiç biri :)<br />
<br />
Hayatımın bir yerinde, hiç ummadığım bir anda, hiç ummadığım bir yerde, belki en paspal halinde dünyaya baş kaldırıp kendi kendimi sorgulamaya başlamışken omzuma konan küçük bir ispanyol kelebeği gibi hayatımın akışını, düşüncelerimi, korkularımı, duygularımı, belki gülümsememi bile inanılmaz bir hızla inanılmaz bir şekilde değiştiren; sorgularımı, suallerimi, en önemlisi mantığımı yerle bir edip bulutların üzerinde birlikte mutluluktan uçabileceğim bir insan olduğunu gördüm. Belki çok erken bu yazılanlar için ama hissettiklerim içimden taşarken bunları köhne, kuytu odalara hapsedemiyorum... <br />
<br />
Evet evet çok erken:) insanın içinde tuttuğu sözcüklerin yükü sahibine ulaşması gereken zamanını geçirdikçe kalbi, bedeni hantallaştırıyor. Taşıyamıyorsun, geciktiğin için söyleyemiyorsun da... <br />
<br />
Korkma sakın, bunlar yük değil çünkü :) içimden taşanlar dedim ya!<br />
<br />
"Sen neredeydin bu güne kadar?" <br />
Paralelinde bir yerlerdeydim, paralelimde bir yerlerdeydin... Ne daha erken ne de daha geç! Olması gerektiği zamanda, olması gerektiği yerde ve şekilde.. <br />
Birkaç dişli yer değiştirdi ikimizin de içinde bir yerlerde.<br />
Sonuç mu?<br />
Karşındayım işte! :) <br />
Karşımdasın. <br />
Güzel bir gülüş, tatlı bir öpücükle yanımdasın.. Şapşal bir gülümseyişle yeniden başlamama, hatta umutlanmama,<br />
Ve aylar sonra yeniden yazmayı istememe sebep olansın...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-15544583043989545412011-04-20T13:20:00.001+03:002011-04-20T14:09:45.900+03:00AbnormaL<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-iiuLpFIIGWA/Ta6y9AwINNI/AAAAAAAAAQw/FIB1PvEZzFE/s1600/wish_into_the_wind__by_Pretty_As_A_Picture2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" i8="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-iiuLpFIIGWA/Ta6y9AwINNI/AAAAAAAAAQw/FIB1PvEZzFE/s320/wish_into_the_wind__by_Pretty_As_A_Picture2.jpg" width="213" /></a></div><div style="text-align: center;">Yağmur duası var ya şimdi, </div><div style="text-align: center;">Güneş duası da var mı? </div><div style="text-align: center;">Güneş açsın sıcak olsun desem olur mu?</div><div style="text-align: center;">Yazmayı da unutmuşum, yazma duası var mı?</div><div style="text-align: center;">Yazabilmeyi dilesem işe yarar mı?</div><div style="text-align: center;">Sevmeyi de unutmusum dememi bekliyorsun ama söylemem!</div><div style="text-align: center;">Ama normal şeyler dilemeyi unutmuşum, anormal dileklerim de kabul olur mu?</div>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-28215393701480008622011-02-22T16:14:00.002+02:002011-02-22T16:14:38.728+02:00Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita<em>"Sen bir rota çizmiş olsan da kesinkes, yolun hep bir planı vardır senin hakkında. Yolları yolculuk, yola çıkanı yolcu yapan budur. Aldanmazsan, kapılmaz ve yanılmazsan varamazsın yolun gideceği yere. Yolculuğun gizi budur: Kaybetmezsen yolunu bulamazsın aslında.<br />
Bir soru'n olmalı mutlaka. O soruyu sormalısın, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşan ve hep aynı cümleyi tekrar eden bir derviş gibi döne döne aynı soruyu sormalısın. Cevap, başlangıçta tahmin ettiğinden ne kadar uzakta ise gerçeğe o kadar yakındır. Sarsılmamışsan, soru'nu kaybetmekten korkmuşsan, hiçbir yere gitmemişsindir aslında.<br />
Düzenin bozulmalı. Evden çıkmak budur aslında. Yolculuk, bir düşmek ve kalkmak meselesidir. Eve yaralarla dönülmüyorsa hiç gidilmemiştir...<br />
Sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerinin kokusunu. Yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. Fakat yolda bulduğun cevaplar eve geldiğinde, yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi parça parça dağılır. Yola ait cümleler, yazıktır ki hep yolda kalır. Onlar, yolun cevaplarıdır. Döndüğünde anlatacağın hep biraz renksiz bir hikayedir. Cevaplar, suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkıp kuruduğunda renkleri sönen çakıl taşları gibidir. Bu, sana böyle gelir. Oysa yeni çocukların yeni yollara çıkması için o çakıl taşlarını getirmek, sözün büyülü suyuyla yeniden ıslatmak, renklerini yeniden canlandırmak gerekir.<br />
Göz doyar mı? Ne kadar görse, doyar? Bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır; doymaz kapanana kadar. Akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? Belki akıl, cevapladıkça çoğaltır soruları. Kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? Kaç tanışma sona erdirir şaşırmayı? Göğüs ne zaman sonuna kadar dolmuş olur aldığı nefeslerden? Son nefesini verdiğinde mi?..<br />
Bazısı insanların, durulmadan ölür. Kimisi yosun tutmaz hiç. Dünya ve insanlık, o insanların hayalleriyle iyileşir."<br />
</em><span style="font-size: 85%;"><span style="font-size: x-small;">Ece Temelkuran</span></span>-<span style="font-size: 78%;"><span style="font-size: x-small;">Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita</span></span>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-4499943739300375692011-02-03T10:24:00.001+02:002011-02-03T10:24:27.232+02:00O kadın, şimdi ... yok!Yine karmaşa, tıkanma, nefessiz kalma... <br />
Geçmek bilmeyen migren ağrıları mı can yakan, iç kemiren hastalık korkuları mı bilemez... Hayat mı? Hala belirsiz.. Biliyor aslında bütün nedenler, niçinler insanın içinde, derinlerinde biryerlerde, ortaya çıkmak için bir kuş gibi çırpınıp dursa da, umursamıyor... İlk anda anlam veremese de gördüklerine, karşısındaki körelmiş insan da kendisi işte! Aynadaki aksinden onunla alay eden kendini bile göremiyor, tanıyamıyor... Düşünsenize bundan daha ötesi ne olabilir? <br />
<br />
Kararsızlıkları yüzünden 'gelgit'lerinin içinde boğuluyor. Belki de boğularak ölüyor, o dahil hiç kimse farketmeden, ağır ağır sancılı bir biçimde ölümle pençeleşiyor... <br />
<br />
Hiçbir biçim kalmamıştı hani Dünya'da denenmedik! Kalmış işte, her an farklı bir biçimde kanı çekiliyor damarlarından... Korkmaktan korkar oldu, o korkusuz kadın! Bıraktı, bırakıyor tam da istendiği gibi sonucunu bilmeden... Tanrıya yakarışlarında bile kararsız kalmış bir kadın, ne istediğini, ne yaptığını ve neyi niçin yaptığını bilmeden yalvarmaya çabalıyor... Gitmek istiyor, uzaklara... Hem katil gibi görüyor kendini, hem kurban.. Buna bile karar veremiyor... Birileri iyi kadın dediğinde ona, "<strong>Kötüyüm ben!</strong>" diye haykırıp "Kötü" olmaya çabalıyor... Kötü dediklerinde içindeki iyiliği ortaya çıkarmak için debeleniyor... Kararsız kalmış hayatta! Kararsız bir kadın "<strong>GİTMEK</strong>"le "<strong>KALMAK</strong>" arasında...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-5620754536869830682011-02-03T09:35:00.000+02:002011-02-03T09:35:28.492+02:00ÖBen sende, herşeye rağmen beni gülümsetebilmek için kendinden vazgeçip benimle ilgilenmeni sevdim, Taksim'de bir akşam Sokak'a karşı bira içip, içimdeki karmaşaya rağmen hala 'acaba' larımın olmasına neden olabilmeni sevdim.. Belki yanlış belki doğru bir karardı, ama hiç canını yakmak istemedim o ya da bu şekilde seni sevdim..<br />
<br />
Bir yerlerde bir yanlış yaptım, hala yapıyorum... Ama düzeltmek için yanlışımın özüne inemiyorum, bulamıyorum... <br />
<br />
Kimi kandırıyorum ki! Kendimi mi, etrafımdakileri mi! Bunu bile bilmiyorum, acizim aciz! En zor olanda bu işte; <br />
Hem katısın, hem aciz.. <br />
Hem zayıf, hem güçlü.. <br />
Hem katil, hem kurban.. <br />
Hem su, hem toprak..<br />
Hem Sen, hem Ben!ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-72992717349704605462011-01-21T13:22:00.000+02:002011-01-21T13:22:59.955+02:00... Badem ...Bir başkasının kaybı olduğun anda "kıymetlisi" olmak değil mi sanki en çok can yakan, kalp kıran... Beklenen ancak gelmeyen, beklenen gelmeyen ve beklenmekten vazgeçilen... Değerlisin işte! Kıymetli, güzel bakan, çaba harcanan! <br />
Sensin o! <br />
AĞLATILAN.<br />
<br />
Belki de sadece sen olmayacaksın, kim bilebilir ki! Ne söylenebilir, "ya başkasını da incitirse" korkusuyla içinde yaşattığın bir kaktüs, diken, ısırgan... <br />
Yakıyor işte canını! <br />
Acıtıyor! <br />
Zorlama hayatı! Çabalama boşuna kaybettin artık! <br />
HEBA ETTİN... <br />
Önceni, sonranı, belki de bütün ömrünü yok yere harcadın, O'nu harcadın sen O'nu! Üstelik çıkamayacağı dağları tırmandırmaya çalışıyorsun sadece sen istediğin için... Vazgeçmesini istiyorsun hayattan, sadece seni yaşasın, bencilce... Sen onun vazgeçmesini istiyorsun, ama O'na O'ndan vazgeçmeyeceğini söylüyor, Dünyayı etrafında döndürüyorsun! Bu gerçekleri bir yerlerden, birilerinden duymalısın... Dünya her an kendi kafasına göre dönüyor, ne Seni, ne O'nu ne de Beni umursamadan, durmaksızın, hiçbirşeyi kaale almadan... Anladın mı! Umurunda değilsin lanet Dünyanın!ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-90979921823071610812010-12-30T21:22:00.001+02:002010-12-30T21:23:13.996+02:00Haydi başlıyoruz geriye doğru saymaya 365, 364, 363, ....Adettir geriye doğru saymak. Ben biraz erken başladım sadece :) Geçip giden koskoca bir yılı, söylerken dile kolay gelen 365 günü, şimdi burda bir çırpıda özetlemek saygısızlık olur biliyorum ama belki sadece aklıma kazınanları, hayatıma yer edenleri, canımı yakan olayları, kalbimi kıran insanları, çok mutlu olduğum anları, amaçsız seyahatlerimizi hatırlayabilirim...<br />
<br />
Her yıl olduğu gibi 2010 yılına girerken de bir sürü karar aldım belki uygulamayacağım ama yine de aklımdaki ve checklistimdeki varlığıyla beni rahatlatan kararlar... Kaçını uyguladım, kaçını görmezlikten geldim, üzerlerine kaç tane daha spontane karar aldım bilmiyorum. Ama birazdan terazideki dengelere baktığımda 2011 için neleri yapmam veya neleri yapmamam gerektiği hakkında en azından bir fikrim olacak gibi hissediyorum. Ama biliyorum ki hissettiklerimin hiç birini yapayacağım yine içimden geldiği gibi olacak herşey. Başka seçeneğim yok mutlu olmak için.<br />
<br />
<a href="http://www.rakkas.com.tr/nakkas/junior/j7_06.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="248" src="http://www.rakkas.com.tr/nakkas/junior/j7_06.jpg" width="376" /></a>2010 yılının ilk dakikaları; yanımda en sevdiğim arkadaşlarımdan biri, çöpçatanlığını yaptığım sevgilisi ve onun tanımadığım herbiri bir çift olan arkadaşları! Kankamın üzerine kızın birinin kusması, votka istedim diye ispirto getirmeleri, şarap isteyince al sana sirke demeleri, (rakı hakkında konuşmam bile) sınırsız içki olmasına rağmen 1 biranın saatlerce gelmemesi gece boyunca da en fazla 3 bira içebilmiş olmamın verdiği gerginlikle başladık yeni bir yıla... Bu arada düğün havasında geçtiğini söylememe gerek bile yoktur eminim! Nakkaştepe, Rakkas! mükemmel manzarasına, dekorasyonuna ve ihtişamına rağmen kesinlikle bir daha asla önünden geçmeyeceğim mekan olarak adını beynime kazıdı. Zaten arkadaşlarımın halt etmesiydi oraya gitmemizin sebebi... Yoksa benim kalkıpta gideyim diyeceğim bir mekan kesinlikle değil...<br />
<br />
Kötü başladım belki ama kendi kendimi mutlu etmesini de bildim... Yıllardır istediğim Nikon'cuğumun bir kaç model altı da olsa bir Nikon aldım... 2011 de Fisheye ve tele objektifleri almaya adamalıyım kendimi :) Sevgili fotoğraf makinamla çok eğlenceli yerlere gidip çok eğlenceli çekimler yapacağımı düşünüyordum aslında bu yıl, ama her seferinde ya fazla içtiğim, ya da uykum geldiği için yalan oldu :) Ama bu demek değildir ki güzel fotoğraflar çekmedim. Mesela DragonFest'e giderken arkadaşlarıma yürüyerek gidebileceğimizi iddaa edip kasımpaşa sokaklarına daldığımda çok güzel kareler yakaladık:) Veya gezmeceler sırasında çektiklerimiz de kayda değer fotoğraflardı:)<br />
<br />
Durup dururken ucuz bilet bulduk diyerek, henüz ne pasaport, ne vize, ne de izin hakkımız varken uçak bileti aldığımız yurtdışı tatillerimizin ilk durağı Amsterdam'dı. Zaten sonra nerde bilet görsek ucuza, alır hale geldik. Yeni alışkanlığımız bu oldu <a href="http://lacrosiere.blogspot.com/?zx=c2ccda0950193f99">Lacrosiere</a> ile :) Haritalarımızı elimize alıp gezer olduk her yeri. Hollanda dönüşü dayanamayıp İspanya biletlerimizi alıverdik. Ve hatta İspanya'ya daha gitmeden en ucuz biletlerimiz olan İtalya biletlerimizde elimizdeydi... Tabi ki Barselona'da neler yaşayacağımızı bilmiyorduk. Nasılsa vizemiz var masrafımız olmaz diyerek almıştık. Ancak Barselona seyahatimizin 3. gününde benim çantamın çalınması birçok planımızı altüst etti. Pasaportum, telefonum, kredi kartlarım herşeyim gitmişti. Kötü bir duygu hatta duygu falan değil, ŞOK! İnsan inanamıyor bunun olduğuna ama olabiliyormuş işte... Her neyse Barselona'ya yolunuz düşerse çantanıza sahip çıkın 2 saniye boş bırakmaya gelmiyor... Bir daha Barselona'ya gitmek ister miyim? Pek sanmıyorum... Barca'nın ardından sırada İtalya turumuz vardı.<br />
<img height="212" src="http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs1362.snc4/163428_470937289262_534854262_5804049_1431364_n.jpg" width="320" /><br />
Bu kez <a href="http://lacrosiere.blogspot.com/?zx=c2ccda0950193f99">Lacrosiere</a> 'in yanı sıra iki sürpriz konuğumuz daha vardı. <a href="http://yaslidogmusgenckadin.blogspot.com/">Yaşlı Doğmuş Genç Kadın</a> ve <a href="http://yesilmercibek.blogspot.com/">Yeşil Mercibek</a> 'imiz de bizimleydi... İnanılır gibi değil! Dördümüz hep birlikte adalara gitmeyi beceremezken Roma'daydık! Ne söylenebilir ki! Mükemmeldi...<br />
<img height="214" src="http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs1218.snc4/157039_470254612797_603547797_6001380_5668349_n.jpg" width="320" /><br />
Açıkçası hiç birimiz geri dönmek istemedi... Tekrar gitmek üzere geri döndük yuvamıza... Sıradaki durağımız mı? Bilmem ruh halimize bağlı :)<br />
<br />
Bütün sene boyunca tabi ki sadece gezmedim, çalıştım da... Yeni istekleri, yeni dilekleri gerçekleştirebilmek için çalışmak şart mantığını kafama yerleştirip her sabah 05:30' uyanıp işe gittim. Durmadan dinlenmeden bir çok şey yaptım. Durup dinlenecek zaman bulamazken bile arkadaşlarımı asla ihmal etmedim. Yoğun, yorucu ve hızlı geçirdim günleri...<br />
<br />
Nisan ayında pamuk saçlı kraliçem hastalandı. Her gün işten çıkıp hastaneye gittim çünkü onu görmediğim bir güne bile dayanamıyordum. Bir ay boyunca dua ettim oradan benim kolumda çıktığı günü görmek için ... Ailenin en güçlülerinden biri oldum Pamuğum için... Her gün her dakika söz verdik birbirimize hastaneden çıkınca yapacaklarımız hakkında, her defasında sakın <a href="http://tersxzud.blogspot.com/2010/04/seni-hep-bana-soyledigin-ve-hic-bir.html">gitme</a> dedim O'na...<br />
Tutamadı sözünü, Gitti...<br />
Mayıs ayında hepimize veda etti ve gitti... Özlüyorum Pamuğumu... Yarım kalanları O olmadan nasıl tamamlarım bilmiyorum. O'nun bıraktığı gibi bir çok şey, dokunamıyorum, şekli bozulmasın diye hikayelerinin... Bazen rüyalarımda anlatıyor bana, uyandığımda yine unutuyorum...<br />
<br />
Aşk mı? Oldu mu demeliyim olmadı mı bilmiyorum... Üzerime karabasan gibi çöken, bir türlü ilişki kategorisine giremeyen, kesinlikle anlaşamadığım ama garip bir şekilde beni çeken bir kuvvet vardı hayatımda... Kimilerine göre imkansız görünen, bazen kararsızlık diye nitelendirdiğim, halbuki gerçekte tam anlamıyla zaman kaybı. Ne gerçek, ne de hayaldi hissettiklerim... Yazdıklarımdan nasıl bir ruh haline sürüklendiğimi anladım. Son bir şans verdim, kullanamadı. Birden bire uyandım. Yorulduğumu hissettim. Gereksiz bir yorgunluk olduğuna kanaat getirince de puf!<br />
<br />
Güzel insanlarla da tanıştım son günlerde. Eski beni buldum onların yanında, kendim oldum, huzur buldum... "İşte hayat bu!" dedim ve gülümsedim...<br />
<br />
Ya şimdi, bu dolu dolu ve yorucu 2010'un bizi terk etmesine 27 saat kala çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Çünkü biliyorum ki 2011 benim yılım olacak!<br />
<br />
O halde daha şimdiden Hoşgeldin 2011 :)ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-61937699291789230212010-12-29T13:17:00.000+02:002010-12-29T13:17:27.769+02:00:)Radikal Genç - 2011'e mektup<br />
<a href="http://www.radikalgenc.com/yasam/2011e-mektup">http://www.radikalgenc.com/yasam/2011e-mektup</a>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-23347270709113569542010-12-23T11:50:00.005+02:002010-12-23T12:23:03.349+02:00Geçmişe Yolculuk<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TRMaaSD_dMI/AAAAAAAAAOo/QBWce6xnw4w/s1600/Luna.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" n4="true" src="http://4.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TRMaaSD_dMI/AAAAAAAAAOo/QBWce6xnw4w/s320/Luna.jpg" width="320" /></a></div>21 Aralık en uzun gece, en yalnız ve en karanlık; üzerine bir de Ay tutulması! En uzun, en stresli, en kabus, en gergin hafta olacak değil mi şimdi? Oldu bile.. Ama ilginç olan bahar tadındaydı bu kabus... Sanırım en güzel yanı da bu bahar havası.. Sevmiyorum ben kışı, kışın kasvetini, karanlığını.. Hep bahar olsun bana hep çiçekler dallarında... Korkulardan uzakta, hayallere dalacağım kokular arasında geçsin ömrüm. Huzuru hissetmek istiyorum böyle zamanlarda... Kasveti dağıtıp aydınlatmak istiyorum dünyamı, Bir yandan Gogol Bordello çalsın fonda, diğer yanda güneş sıcaklığıyla göz kırpsın bana gökyüzünden, kara kara bulutlar gitsin artık üzerimizden! Pamuk gibi sevimli kuzu motifli minik bulutlara hayır diyemem ama... Hayalleri daha gerçekçi kılıyor onlar, olmadan asla!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TRMhQAOPI3I/AAAAAAAAAOs/jlepkdoc7gc/s1600/diary+of+nobody.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" n4="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TRMhQAOPI3I/AAAAAAAAAOs/jlepkdoc7gc/s1600/diary+of+nobody.jpg" /></a></div>Dün gece 10 yıl önce yazmaya başladığım bir defterim geçti elime... 2 yıldır dokunmamışım üzeri tozlu, içi acıyla doluymuş... Ama umut her daim sayfaların arasından gözkırpmış bana... Elime aldım üzerindeki tozdan kurtardım onu ilk olarak... Korktum sayfaları aralamaktan, ya canım acırsa, ya kırarsa umutlarımı on yıl önceki ben! O zaman toparlanmak daha kolaydı, şimdi çok zor...<br />
<br />
Dayanamadım araladım sayfaları tozlar sayfa aralarından da uçuştu yüzüme doğru. Hapşırdım. 'Çok yaşa!' dedi bir ses defterin içinden... Unutmamış beni, gülümsedim. Farklı bir güven duygusu yayıldı kanımla beraber damarlarımdan vücudumun her bir milimetrekaresine, o kadar hızlıydı ki difüzyon, açıvermişim defteri o hazla. Sanırım hayatımda hakkında bu kadar çok yazdığım başka bir adam daha yoktur dedim içimden... Yine 'O'! Bu defterde de heryerde olduğu gibi geçmişimden geliyor, bırakmıyor peşimi... Okudum, okudum, durdum öylece. Gözlerim doldu. Ağlamadım! Haketmeyeceğini söylemişim on yıl önceki ben on yıl sonraki bana... Dinledim eski dostumu, ağlamadım. Ne kadar çok ayrıntı varmış O'na dair hatırlamadığım... Ne kadar çok acıtmış canımı... Şimdi bir garip tutku kalmış içimde sadece O'na ait sebebini bilmediğim, aklıma geldiğinde yine de gülümseyebildiğim... Silmişim işte en kötü şeyleri, her zaman yaptığım(ız) gibi... Okuyunca on yıl önceki beni, kendime bile inanasım gelmedi! 'Acaba atıyor mu?'! bile dedim kendi kendime... ozamanlar ondan hiç beklemediğim, hiç ummadığım şeyler yapmış bana, ki hala karşıma geçse 'Sana bunları bunları yapacağım, kalbini paramparça etmek için de şunları söyleyeceğim' dese bugün bile inanmam... Sever o beni yapamaz bunları derim. Ama anladım ki sevgiden çok farklı şeyler bunlar... 10 yıl sonra anladım bunu... Biliyorum hala sever o beni, hala aklına geldiğimde güzel hatırlar, gözlerinin içi güler... Hala beni sorar yeri geldiğinde arkadaşlarına, bazen bana... Hala karşılaştığımız da -çok nadiren de olsa- ilk anda sesi titrer, tıpkı benim gibi -Şimdi ki hayatına rağmen!-<br />
<br />
Bütün bunlar yüzünden inanamıyorum işte bazı şeylere... Kendi yazdıklarıma, onun yaptıklarına, benim söylediklerime... Ama artık anlayabildiğim birşey var... O sayfaların arasından çıkan gözyaşlarım gösterdi bana neden istikrarlı bir biçimde bir erkeğe güvenemediğimi... Neden uzun süren ilişkiler yaşayamadığımı... Artık sorgulamayacağım bunu, biliyorum çünkü nedenini... <br />
<br />
Sanırım 10 yıl önce bugüne dair söyleyeceklerim bitmemiş. Sayfalar beni çağırıyor, umut kırıntıları hala aynı şarkıyı söylüyor bana;<br />
<br />
<strong>'And when the broken hearted people</strong><br />
<strong>Living in the world agree,</strong><br />
<strong>There will be an answer, </strong><br />
<strong>Let it be.'</strong><br />
<br />
Eve döndüğümde geçmişe yolculuğuma bıraktığım yerden devam etmeliyim...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-72094901588632751912010-12-21T20:21:00.000+02:002010-12-21T20:21:15.590+02:00Seninki kaç santim? - Greenpeace<a href="http://kacsantim.org/?ref=ozgeeroglu1292955464&sms_ss=blogger&at_xt=4d10efe484ca1bbe%2C0">Seninki kaç santim? - Greenpeace</a>: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-39888762784079291642010-12-20T16:50:00.001+02:002010-12-20T16:50:21.833+02:00<strong style="font-weight: bold;">"Life isn't finding about yourself, life is about creating yourself."</strong> <br />
<br />
<strong>Bernard Shaw</strong><span style="font-weight: bold;"> </span>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-67346190722708138352010-12-13T13:28:00.001+02:002010-12-13T13:28:10.446+02:00sıkıntıdan çıkma masal çakması!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TQX-ilGLxZI/AAAAAAAAAOk/rgDbKKRJtrY/s1600/57f06ba3adf9ffb5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" n4="true" src="http://4.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TQX-ilGLxZI/AAAAAAAAAOk/rgDbKKRJtrY/s320/57f06ba3adf9ffb5.jpg" width="238" /></a></div>Hayat aslında masallardan ibaret değil mi? Hep mutlu son olsun diye beklediğimiz... Beklediğimiz!'in ilk günlerinde tutulan bütün dilekler, edilen bütün dualar hatta bakılan fallar onun içinken zaman geçtikçe; dokunamadıkça gerçeklere, kurduğumuz hayallere, hedeften şaşmaya başlamaz mı dileklerimiz... Bu masalın da sonu mutlu değilmiş, yine değilmiş işte! Ne olacak sanki ölecek miyim! demez miyiz... Aşkın ne olduğunu çözmeye çalışırken hatta aşık mıyım değil miyim diye sorgularken, etrafındaki en yakınların, en uzakların sana ellerinden geldiğince ve yaşadıkları doğrultusunda bunu açıklamaya çalışırlarken kafanın allak bullak olduğu o an! İşte o an herşeyden vazgeçme anındır. Bazen yaşananların bir illüzyon olduğunu zanneder tam gülüp geçecekken kendine birden bir merak uyanır içinde ya hayatta aradığım mutluluksa bu diye düşünürken acı çekmeye başlarsın... Çünkü sadece tek bir kelimeden ibarettir yaşadıkların belki bir sakinleştiricinin verdiği etki ile aynı şeyleri hissettim diye geçirirken içinden bir de bakarsın ki hayatında herşey ve hiçbirşeydir. Umutlarının kırıldığı noktadasındır yine herşeye isyan ederken bir an gözlerini açıp karşına bakarsın! Herşey gerçektir, karşındadır işte hayatın, aşkın! Kollarını açmış seni bekliyor...<br />
<br />
Mutlu sonla bitsin istedim benim masalım... Hatta bitmesin!<br />
Sonsuza kadar mutlu yaşasınlar...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-4419933901846639392010-11-13T08:32:00.000+02:002010-11-13T08:32:21.249+02:00SES-SUSHer masalda biraz daha yok oldum, bir varmış bir yokmuş dedikçe büyükler. Her şarkıda uğruna gözyaşı dökülen, isyan edilen kadın oldum, günler aylar seneler geçtikçe daha nankör oldum. Sustum, konuşmadım. Sustukça kayboldum... Kimse duymadı haykırışlarımı, duyamadı... Sesimi duyurmaya çalıştıkça kısılıyordum, kabuslarımda çığlık atmak istediğim, fakat ne yaparsam yapayım bir türlü sesimin çıkmadığı zamanlardaki gibi...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TN4w2WQTczI/AAAAAAAAAOM/0R9K9uC8Tkg/s1600/rape_by_slytherin_prince.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" px="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_e2g7kyMdebM/TN4w2WQTczI/AAAAAAAAAOM/0R9K9uC8Tkg/s320/rape_by_slytherin_prince.png" width="275" /></a></div><br />
Bazen Sen oldum, sustum. Yine de haykırış oldum. Ben olduğumda yine sesim çıkmıyordu, ben de karar verdim, bulut oldum. Seninle çarpışınca yüklendim, yağmur oldum, döküldüm isyankarların üzerine... Bazen üşüdüm sende, kar oldum, buz oldum... İçimde biriktirdim çığ oldum. Çığ olunca tutamadım içimde biriktirdiklerimi can aldım, can yaktım... Ama sana hiç dokunamadım!<br />
<br />
Sonra yine ben Ben oldum, konuştum... Hayatta ilk kez sesimi diğerleri de duydu, bir garip oldum... Hep beklediğim bu değil miydi? Masallarda yok olan, şarkılarda son bulan sessiz kadının sesini duyurabilmek... Şimdi?<br />
Sesime rağmen söyleyecek birşeyim kalmamış içimde...<br />
Yorulmuşum, hırpalanmışım, tükenmek üzereyken bedenim amacıma ulaşmışım... Ve şimdi farkettim ki hayallerime ulaşmak için çırpınırken gerçek dünyada anlamsız olmuşum...ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2949849537046306879.post-63859136236411370202010-10-30T15:33:00.001+03:002010-10-30T15:34:06.068+03:00SeS~SuSRadikal Genc yine bana surpriz yapmis:) okuyunuz bos durmayiniz :)<br />
<br />
Barselona dan opukler :)<br />
<br />
<a href="http://www.radikalgenc.com/toplum/kadin/sessus">http://www.radikalgenc.com/toplum/kadin/sessus</a>ÇileKhttp://www.blogger.com/profile/15298575891994052082noreply@blogger.com1