Perşembe, Eylül 16, 2010

Melekler Erkek Olur

2 hafta bekleyemeyeceğimi düşündüğüm için RadikalGenç'te yayınlanan yazımın linkini yayınlıyorum. İlk  yazımda çok heyecanlanmıştım sanırım ilk olduğu için... Bir de bu yazımda çok heyecanlıyım... Yorumlarınız benim için çok değerlidir.

http://www.radikalgenc.com/edebiyat/deneme-edebiyat/melekler-erkek-olur

Salı, Eylül 07, 2010

Karar verdim


Bundan sonraki hayatımın yüzde doksan dokuzunu akıllı olarak geçiricem. Kalan yüzde birlik halim arkadaşım, dostum, ailem, sevgilim, daimi aşklarım, yeni aşkım, eski aşkım, dıdısının dıdısı, kısaca herkese yetebilecek kadar etkili çünkü ;)

Perşembe, Eylül 02, 2010

Ne diyorum ben ya!!!

Uzun zamandır hissetmediğim duygu kıpırtılarının yeniden içimde biryerlerde yeşerdiğini farkedince anladım ki yazmaktan çok yaşamak istiyorum. Sanırım yazmam için içimde biryerlerde yalnız kalmam gerekiyormuş... Bunun üzerine soruyorum kendime; yalnız bir kadın olup başarılı yazılar yazmak mı :), AŞK mı???
Cevabını kendime saklamalıyım sanırım :) Kimsenin hayatına yön vermek istemem düşüncelerimle. Herkes kendi başına yaşayarak sorgulayarak öğrenmeli sorularının cevaplarını... Ve sonunda da diyebilmeli ki "Ben yaptım. Bilerek ve isteyerek. Herşeyin sorumlusu benim... Mutluluğumun, mutsuzluğumun veya başarımın, başarısızlığımın!" Ne olursa olsun sonucu ve ne şekilde olursa olsun içinde senin emeğin senin parmağın varsa yaptığın işlerin, yaşadığın duyguların insana büyük bir haz verir. Kimseyle paylaşmak zorunda olmadığın bir elmalı turtadır elinde kalanlar. Evet başarısız olduğunda başkalarını suçlamak içindeki yükü hafifletecektir bir süre için, ancak zamanı geldiğinde kat be kat daha başarısız daha mutsuz olacağın bir hayatın içinde olacaksın. Çünkü bazı şeylerin bütün sorumluluğunu almayarak kendine çıkartman gereken derslerden de mahrum bırakılacaksın... Aslında zamanında içinde bulunduğun durumda yaşadığın şeylerin farkına varamayacaksın. İşte bu yüzden kontrolü elinde tutmalı sorumluluklarını bilip kendine ders çıkarmalısın.


Evet farkındayım. Yazmak istediklerim uçuşmaya başladı gökyüzünde... Zaten sorunum da bu ya! Bütün yaratıcılığımı hayal gücümü yeteneğimi her konudaki herşeyimi kaybetmiş gibiyim. Kitap kurdu ben gazete bile okuyamaz oldum bu aralar... Üstelik dünyadaki bütün kitapları okumak gibi bir şansım varmı diye debelenirken bunun olması, ve güzel, masum aynı zamanda stresli kararsız ve belirsiz duygular nedeni ile ortaya cıkması hem mutlu ediyor beni, hem deli.
Bilemiyorum neler getireceğini hayatın bana... Bilsem de neye yarar ki? Her türlü yaşamak için canımı ortaya koyarım ben. Mutsuz olacağımı biliyorum diye vazgeçmem, vazgeçemem! Çünkü her zaman bir mucize vardır diye düşünürüm... En kötü zamanda ortaya çıkar o mucize. Aslında hepimizin yaşamlarının normal seyrinde de küçük mucizeler gerçekleşir ama biz onları görmezden gelip mucizeden saymadığımız için farkındalığımız körelmiştir onlara karşı. Ancak en çıkılmaz kuyularda kaldığımızda bir mucize olsun diye gökten kayan yıldızla beraber dilek tutmak gelir aklımıza... Yalan mı?

Şimdi birlikte düşünelim Sevgili(!) Günlük(:))


1. Olasılık; yaşadıkların hissettiklerin gerçek. Senin için de, içinde hissettiklerinin sahibi için de :) En güzel ihtimal bu gibi görünüyor değil mi? Bence okadar bodozlama dalmayalım en iyisini seçmeye. Adı üzerinde seçim yapacağız, ince eleyip sık dokuyacağız gerekirse günlerce kafa patlatacağız bunun üzerine...
Evet hissettiklerin gerçek ama gerçeklerinde bir gerçekleşme olasılığının olduğunu unutmamak gerekir... Herşey gerçek işte! Eeee sonuç?
Sonuç belli, imkansız! 'Zoru severim, imkansız zaman alır' alıntısını olasılıkların bir parçası olan insandan alır çöt diyede yazarım:)Çatla!



2. Olasılık; yaşadıkların hissettiklerin gerçek. Tek farkla; sadece senin için gerçek. O farkında bile değil.. Platoniksin işte! Var mı daha güzeli:) Dert yok tasa yok hiç bir şeyi bilerek yapmadığını kafanın içine yerleştirirsen mutlu mesut platonik belki de plutonik yaşarsın bir uzaylı edasıyla...


3. Olasılık; gerçek olan ne, hayal olan ne bilmiyorsun... Anlayamıyorsun o gördüklerin rüyamıydı... yoksa gerçekten yaşadın mı bütün bunları! Aşk var mı, yoksa rüyada mısın? gece ve gündüzün ayrımına varamayacak durumda mısın! Gece prensessin ama güneşin doğuşuyla beraber bal kabağına dönüşüyorsun! Uykuyla uyanıklık arasında ki evrede kalmış gibisin. Hayat üzerine bir karabasan gibi çökmüş, nefes almanı engelliyor adeta! Ne yapacağını, kime gideceğini, hatta gitsen bile kime ne diyeceğini bilmiyorsun. Dipsiz bir kuyuda gibisin ve dibe vurmak için can atıyorsun. Sonsuza kadar dibi boylamayı bekleyemezsin ya! Hele ki bu pis karabasan göğsünün üzerine oturmuş nefes alma şansını kısıtlarken! Bi anda uyanırsın ve gerçek hayata dönersin. Neye göre, kime göre gerçektir peki bu hayat! Bilemezsin... gece olduğunda aynı rüyayı -belkide kabus diye adlandırmalıyım bu sanrıyı ama bazı kısımlarında o kadar güzel şeyler hissediyorsundur ki rüya demekten kendini alamazsın- görüp göremeyeceğini bilemezsin! herşey o kadar güzeldir ki o mahlukat göğüs kafesine çöktüğünde, sadece nefes sıkıntısı çekmenin dışında, uyanmak istemezsin böyle bir düşten. O düş senin için dipsiz kuyuya yeniden düşüşün olacaktır. bilirsin ama umurunda olmaz... Rüya değil mi nasılsa! Uyanmayacak mıyım güneşin doğuşuyla! Yeniden monoton tekdüze ve o şeyleri hissettiren adamla henüz tanışmamış kadına dönüşmeyecek miyim? Belki yeniden gece olunca düşler ülkesinde onunla olacağım, kim bilebilir ki? Bu böyle devam edecek belki de ömrünün sonuna dek!!
İşte şizofreninin sana göz kırptığı noktadasındır şimdi. Ne bir adım geri, ne bir adım ileri kıpırdayamazsın. Hayatın netleşinceye kadar kaskatı kesilir vücudun! Hislerin bile donar o anda. Beklersin... Zamanın daha hızlı akmasını, yaraları daha derinleştirmesini, acı çekmeni sağlamasını dolayısıyla insan olduğunu sana hatırlatmasını beklersin...

Herneyse olasılıkları istersek arttırabiliriz. Ama bu kadarı bile hasta ruhlu bir kadının dönüşümüne yol açmadı mı Sevgili(!) Günlük(:))?
Hangisi karar ver artık! Gece mi, Gündüz mü? Erkek mi, Kadın mı? Hayal mi, gerçek mi?